Kanun üzerinde hepimiz eşitiz ama pratiğe döküldüğünde hemen hemen her konuda olduğu gibi kadın ve erkek eşitliği konusunda da kanuni ve vicdani hususlar göz ardı ediliyor. Günümüzde kadın erkek eşitliği çözülmüş bir sorun gibi görülsede asında pratikte kadının yaşama alanı çok kısıtlı. Bunu kendi yakın çevremizden inceleyelim. Türkiye’de genel olarak kadınlar kadın kimlikleriyle yaşamıyorlar. Anne , eş yada kız kardeş olarak toplumda konumlandırılıyorlar. Bugün Türkiye’de yıllarca süren mücadelenin sonunda , biz kadınız ve kadın olarak anılmak istiyoruz demeye başlanmasına rağmen çabaları çok büyük bir dirençle karşılaşmakta. Bugün toplum kadının erkekle eşit olma mücadelesini kendisine karşı bir değersizleştirme ,düşmanlaştırma olarak algılamaktadır. Bu bile toplumun kadına karşı bakış açısını yeterince gözler önüne sermektedir.
Çalışma Hayatında Kadınlar Ne Kadar Var?
Çalışma hayatına baktığımızda sizce dünyada erkek ve kadın nüfusunun yüzde kaç ı iş gücüne katılıyordur. Erkeklerde bu oran %77.7 ‘iken, kadınlarda sadece %51.6’dır. Türkiye’de ise kadınların sadece %30’u işgücüne katılıyor. Halbuki kadınların iş yaşamında yeterince yer almaması erkekleri de ekonomik açıdan olumsuz etkileyen bir faktör. Hatta her şeyden önce kadın istihdamı dünyadaki sürdürülebilir ekonomik büyüme açısından önemli.
Peki kadını iş gücüne girmekten alıkoyan nedir?
Çalışma hayatında hayatından uzak tutan sosyal ve kültürel faktörlerdir. Yani kadını yemek yapan bir anne gibi gösterme hali. Üstelik günümüzde sadece çalışmayan kadınlara değil aynı bakış açısı çalışan kadınlara da uygulanıyor. Kadınlar doğum izni, duygusallık gibi sebeplerle işe erkeklerden daha az alınıyor. Üzülerek söylüyorum ki kadın istihdamı ucuz işgücü olarak görülüyor .Çalışan kadınlar maaş ve terfi gibi imtiyazları hemcinslerine göre daha az alıyor. Hatta kadınların iş yaşamında karşılaştıkları bu durum “cam tavan” olarak tabir ediliyor. Yani tabir kadınların iş yükünün bilinci olarak azaltılıp yükselmesinin önüne geçilmesini ifade ediliyor.
Comments